‘Yargının bağımsız olmadığının açık kanıtı’

Eylem NAZLIER
Tamer Arda ERŞİN
İstanbul/Ankara

AYM Başkanı Zühtü Arslan’ın 30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonu sırasında Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın önünde eğilmesini değerlendiren Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ, yargının bağımsız olmadığını söylediği için sürgün edildiğini hatırlatarak, “AYM Başkanı  minnetini Cumhurbaşkanı önünde gösteriyor, Cumhurbaşkanı önünde eğilenler AYM başkanı oluyor” dedi. Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran ise duruma ilişkin “AYM Başkanı dahi yürütme karşısında iki büklüm eğilebiliyorsa, bu yargının bağımsız olmadığının açık kanıtıdır” değerlendirmesinde bulundu. Arslan’ın eğilmesine CHP ve HDP’den de tepki geldi.

30 Ağustos Zafer Bayramı resepsiyonunda AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, kutlamaları kabul ederken, Anayasa Mahkemesi (AYM) Başkanı Zühtü Arslan, Cumhurbaşkanı Erdoğan önünde eğilmişti. Bu durumu değerlendiren Ankara Barosu Başkanı Hakan Canduran, yıllardır Türkiye’de yargının bağımsız olmadığını söylediklerini hatırlatarak, “Ülkenin varlığının yokluğunu düzenleyen AYM Başkanı dahi yürütme karşısında iki büklüm eğilebiliyorsa, bu yargının bağımsız olmadığının açık kanıtıdır. Cumhurbaşkanına saygı başka bir şeydir ama en yüksek yargıcın iki büklüm eğilmesi kabul edilebilir değildi. Normal bir selam yeterliyken işin abartılması, yargının yürütmenin denetimi altında olduğu izlenimini daha da artırmaktadır” diye konuştu.

‘ARTIK DEMOKRASİDEN BAHSEDİLEMEZ’

ABD’deki yasama-yürütme ve yargı sisteminden örnek veren Canduran, “ABD Başkanları konuşurken yüksek yargıçlar bırakın ayağa kalkmayı alkışlamazlar dahi. Çünkü tarafsızlıklarına gem vurulmaması gerekir. Ama bizde yüksek yargıçlar koşa koşa resepsiyonlara gitmekte, cübbelerinin önlerini kapatmalar,  yerlere kadar eğilmeler ve saygıda abartmalar var. Bunlar Türkiye’nin ihtiyacı olan şeyler değil” dedi.  “Yargı bağımsız değil” dediklerinde yürütmeden itirazlar geldiğini anımsatan Canduran, “Görüldüğü gibi biz söylediklerimizde haklıyız. Yargı yürütmenin bir parçası haline gelmiştir. Tek adam zihniyetinin getirdiği en önemli nokta budur. İnsanlara bunu anlatmaya çalışıyoruz, yargı- yürütme ve yasamanın birleştiği yerde artık demokrasinden bahsedilemez, totaliter bir rejimden bahsedilebilir” diye belirtti.

Canduran, Türkiye’nin 2019 seçimlerinden sonra yaşanabilecekleri şimdiden yaşamaya başladığını ifade ederek, “Sanki başkanlık seçimi yapılmış, başkan seçilmiş. KHK’ler de bunun yanında yer alıyor. 2019 sonrası Türkiye’yi şimdiden yaşıyoruz” dedi.

‘EĞİLEN BAŞKAN OLUYOR’

Ankara’dan Urfa’ya sürgün edilen Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ, “Durum, AYM başkanının yürütmeye bağlı olduğunu gösteren bir davranıştır. Türkiye’deki pratiklere bakıldığında da yargını bağımsız olmadığı söylenebilir. Ben bunu dile getirdiğim için sürgün edildim. Bunu dile getirenler cezalandırılıyor. Buyurun cenaze namazına.  Ancak AYM Başkanı minnetini Cumhurbaşkanı önünde gösteriyor ya da Cumhurbaşkanı önünde eğilenler AYM başkanı oluyor. Türkiye için umut kırıcı” dedi. Karadağ, yargının bağımsızlığının AYM başkanında tezahür etmesi gerektiğinin altını çizerek, “AYM  KHK’ler, uzun tutukluluklar ve hak ihlalleri gibi konularda önceki içtihatlarından döndü. KHK’leri incelemeyeceğini söyledi, tutukluluklara yönelik talepleri reddetti. AYM Başkanının, Cumhurbaşkanı önünde eğilmesi ise nezaketen dahi uygun değildir. Yargıçlar her zaman cumhurbaşkanına karşı dahi bağımsızdırlar ve hiç kimse önünde eğilmezler” diye vurguladı.

‘AYM BAŞKANI YANLIŞ ŞEYLERİ TEMSİL ETTİ’

Durumun simgesel olmadığının altını çizen Karadağ, “Simgesel olması gereken şeyin yargı bağımsızlığının temsilidir. AYM Başkanı yanlış şeyleri temsil etti. Temsil etmesi gereken yargıydı, yargını bağımsızlığını simgelemeliydi. Cumhurbaşkanı karşısında eşit düzeyde durması gerekirdi. Cumhurbaşkanının devletin başı olması demek, AYM başkanının üstünde bir kişi olduğunu göstermez. Demokratik rejimlerin gereği budur” diye dikkat çekti.

‘İKTİDARIN HUKUK BÜROSU OLARAK GÖREV YAPIYORLAR’

Eski Cumhuriyet Başsavcısı CHP Milletvekili İlhan Cihaner, o görüntünün kabul edilebilir bir görüntü olmadığını ifade ederek “Hakimler hiçbir gücün, hiçbir kimsenin önünde eğilmezler. Hakimlerin referans aldıkları tek şey vardır o da hukuktur” dedi. AYM Başkanını OHAL sürecinde çıkarılan KHK’lerden dolayı ve tutuklu vekillerin kararlarını incelememelerinden dolayı da eleştiren Cihaner şöyle dedi: “Hukukçuların, hele hele de Anayasa Mahkemesi gibi yüce bir yerde görev yapan hakimin böyle bir jest yapması kabul edilemez. Mahkemelerin ve hakimlerin bağımsız ve tarafsız olması yetmez böyle de görülmeleri gerekir. Dünyanın tüm ülkelerinde hakimler yerlerinden kalkmazlar, hakimler siyasileri alkışlamazlar. Çok önceden bir takım kararlarla zaten secde etmişlerdi. Tutuklu milletvekilleriyle ilgili acil bir durum olduğu halde hâlâ kararlarını açıklamıyorlar. Gene KHK’leri incelemeyerek fiilen anayasayı askıya aldılar. Bunu yapan anayasa mahkemesi. Çok öncesinden zaten mahkeme ve hakim olmaktan istifa etmişlerdi. Şu anda iktidarın hukuk bürosu olarak görev yapıyorlar. Hepsi teslim alınmış durumda. Ülke adına utanç verici”

‘BU FOTOGRAF YA BASKININ YA DA BİATIN FOTOĞRAFI’

HDP Milletvekili Hukukçu Meral Danış Beştaş ise fotoğrafın Türkiye’de hâlâ bağımsız ve tarafsız yargı diyenlere bir anlamda önemli bir mesaj verdiğini ‘Öyle bir tarafsızlık ve bağımsızlık yok’ dediğini söyledi. Anayasa Mahkemesi Başkanının eğilerek selam vermesinden ziyade Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın duruşunun da  çok şey ifade ettiğini ifade etti. Beştaş “Yani adeta alaycı, küçümseyen bir ifadeyle ‘Ben anayasa mahkeme başkanına böyle davranırım’ diyor. İkili bir mesaj var” dedi. Beştaş şöyle konuştu:  Bizim anayasamıza göre cumhurbaşkanını yargılayacak olan makamın başkanından söz ediyoruz. Nasıl yargılayacak? Bu resim karşısında cumhurbaşkanının yargılanmayacağını, yargılayacak olan makamın secde ettiği bütün Türkiye toplumunun önüne serilmiştir.  Anayasa Mahkemesi çok önemli bir yargı erkidir. Anayasa’ya uygunluğu denetleyen, Türkiye’deki hukuk devletinin bir anlamda garantisi konumundadır. En üst yargı organından söz ediyoruz. Ben hukukçu ve bir milletvekili olarak bunun kabul edilemez bir skandal olduğunu söylüyorum. Dünyanın neresinde olursa olsun o mahkeme başkanının istifa etmesi gerekir. Anayasa Mahkemesi Başkanının bir açıklama yapması gerekiyor. Şu anda önünde binlerce dosya bekliyor.Ve karar vermemekte direniyor. Şu ana kadar OHAL’i meşrulaştıran kararlar verdi. Bu da kendisinin hangi düşünceyle hareket ettiğini de ortaya koyuyor. Ayrıca Eş Genel Başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil milletvekillerinin dosyası kasımdan beri Anayasa Mahkemesinin önünde bekliyor. Bu dosyalar niye bekliyor? Anayasa Mahkemesi hukuku, anayasayı eğilmeye feda etmektedir. Bütün bir ülkeyi tehlikeye atmaktadırlar. Şu anda Anayasa Mahkemesi Başkanına şunu sormak istiyoruz. Eş Genel başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ dahil milletvekillerinin davasını niye karara bağlamıyorsunuz? Size ne söylendi? Kaygınız nedir? Bunu açıklayın. Bu fotoğraf bize bir şey gösterdi, üzerlerindeki baskının ya da gönüllü biatın resmini gösterdi. Bir tercih yapsınlar ya hukuk devletinden yana ya da faşizmin inşasına katkıda bulunacağız desinler. Bütün toplum da gerçekleri öğrensin.

‘197 bin kayıt dışı, taşeronlaştırmayla engellenemez’

Tamer Arda ERŞİN
Ankara

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu’nun “2014 ocak- 2017 haziran arasında 197 bin 511 işyerinde kayıt dışı işçi çalıştırıldığı tespit edildi” açıklamasını değerlendiren DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, “İktidar esnek ve taşeron çalıştırmayı derinleştirmek üzerine adımlar attığı sürece kayıt dışılık engellenemez” dedi. Çerkezoğlu, Maliye Bakanı Naci Ağbal’ın sermeye lehine vergi indirimi için çalışma içinde olduklarını belirtmesine ise “Vergi yükünün emekçilere yükleneceğinin açık itirafı” dedi.

CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun soru önergesini yanıtlayan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Jülide Sarıeroğlu, 2014 ocak – 2017 haziran döneminde kayıt dışı işçi çalıştırma gibi konularda idari para cezası uygulanan işyeri sayısının 197 bin 511, toplam para cezası tutarının 1 milyar 183 milyon 301 bin 707 lira olduğunu belirtti. Bakan Sarıeroğlu’nun yanıtını hakkında konuşan DİSK Genel Sekreteri Arzu Çerkezoğlu, kayıt dışı çalışmanın Türkiye’nin en önemli sorunlarından birisi olduğunun altını çizerek, “Resmi rakamlarla yüzde 30’ların üzerinde. Gerçek tabloda durum daha da ağır. Tarımla birlikte düşünüldüğünde kayıt dışılık 10 milyona varıyor” dedi.

Bakanlığın kayıt dışı çalıştırmaya karşı sadece para cezası vermesini eleştiren Çerkezoğlu, “Bakanlığın 197 bin işyerine sadece para cezası verdiğini söylemesi, bu konudaki politikanın yetersizliğinin göstergesi. Kayıt dışılığın önlenebilmesi için işverenlere denetim ve yaptırımların yanında istihdam stratejisini değişmesi lazım. İktidar esnek ve taşeron çalıştırmayı derinleştirmek üzerine adımlar attığı sürece kayıt dışılık engellenemez. Artık kayıt dışı ve güvencesiz çalıştırma aynı sürecin farklı momentleridir. Tüm güvencesiz çalışanlar bir dönem kayıt dışı çalışıyor, daha sonra güvencesiz bir iş buluyor. Türkiye’de kadrolu, sendikalı ve örgütlü çalışma olmadığı sürece kayıt dışılıkla mücadele edilemez” diye konuştu.

Son yaşanan KHK ihraçları ve Suriyelilerin göçünün kayıt dışılığa etki ettiğine vurgu yapan Çerkezoğlu, “İhraçlar ve göçler düşünüldüğünde kayıt dışı tablosu daha olumsuz etkileniyor. Özellikle Suriyeli işçiler kötü koşullarda çalıştırılıyor” diye vurguladı.

AÇIK İTİRAF

Maliye Bakanı Naci Ağbal, enerji, savunma- güvenlik, sağlık sektörü gibi sektörleri “kritik” diye  değerlendirerek, bu sektörlerdeki firmalar için yüzde 20 olan kurumlar vergisi oranının indirilmesine yönelik çalışmaları olduğunu açıkladı. Maliye Bakanı Ağbal’ın vergi konusundaki bu açılamasına da değinen DİSK Genel Sekreteri Çerkezoğlu, “Bakanın açıklaması Türkiye’deki vergi politikası konusunda emekçiler aleyhine olan durumun sermaye lehine daha da derinleşeceğini gösteriyor. Zaten Türkiye’de sermayeden düşük vergi alınıyor. Emekçilerin ödediği KDV vergi gelirlerinin yüzde 70’ini oluşturuyor. Gelir vergisinin büyük kısmını da emekçiler olarak bizler ödüyoruz. Bakanın açıklaması vergi yükünün emekçilere yükleneceğinin açık itirafı” diye konuştu.